ecir tarafından yazılmış tüm yazılar

BABA

Baba, evdeki isimsiz kahramandır.
Baba, duygularını dışa vuramayandır.
Baba, evde her şeyi en son duyandır.
Baba, varlığında değil yokluğunda aranandır.

Bir Söz

Bir kişi hakkında karar verirken veya bir kişiyle iletişim kurarken; Görünüm, mevki ve menfaati göz önünde bulundurmak hem kendinize hem de karşınızdakine yaptığınız en büyük saygısızlıktır.

Ecir Uğur KÜÇÜKSİLLE

Bir Söz

Yardım için uzattığın kaç el,
Seni sırtından vurdu ?
Merhem olduğun kaç yürekle,
Hayatın tarumar oldu ?
Bu sorulara verecek cevabın yoksa,
Sen hiç yaşamamışsın oğul.

Ecir Uğur KÜÇÜKSİLLE

AYNALAR

Ben mi yaşlandım!
Yoksa aynalar mı küskün bana?
Bilmem neden, yüreğimdeki bu kargaşa.
Oysa hep güzel şeyler söylediler bugüne kadar bana.

Yok diyorlar artık o gür saçların,
Olanlar da kar beyaz, yaşlandın.
Hele o alnındaki kırışıklıklar,
Simgesi sanki yaşadığın acıların.

Oysa daha ne çok şey yapacaktın,
Yıllar su gibi akıp geçti anlamadın.
Zaman zaman sana hatırlattılar ama,
Daha çok var dedin, arkaya attın.

Yakıştıramıyorsun kendine değil mi aynaların anlattıklarını ?
Yok, olmaz, ben olamam diyorsun.
Ama aynalar yalan söylemez!
Sen de çok iyi biliyorsun.

Ecir Uğur KÜÇÜKSİLLE

Onların Hikayesi – 7

Yusuf doğumhane kapasında bir oraya bir buraya gitmektedir. çok heyecanlıdır. Bu sırada haberi alanlar birer birer hastaneye gelmeye başlamışlardır. Yusuf’un bir yandan da her gelen’in sorularını cevaplamaktadır. Herkesin aklındaki soru bebeğin engelli olup olmadığıdır. Ceren ve Yusuf yaşadıklarından sonra olabilecek herşeyi kabullenmişlerdir. Derken, içeriden hemşire çıkar ve Yusuf’a bir erkek çocuk babası olduğu haberini verir. Yusuf’un ilk sorusu “Eşim ve bebeğim sağlıklı mı?” olmuştur. Hemşireden gelen “Evet Yusuf Bey” cevabı içini rahatlatmıştır. Yakınları da bu cevapla derin bir oh çekmiştir. Selma Hanım da sevinmiştir ama her zamanki mağruru duruşundan ödün vermeden çok soğukkanlı bir şekilde bebeği görmeyi beklemektedir.

Ceren ve bebek odaya alınırlar. Bebek Ceren’in kucağına verilince gözlerinden yaşların süzülmesine engel olamaz. Yaşadıkları aklından geçer ve bebeğini sağlıklı bir şekilde kucağına alabildiği için Allah’a şükreder. Herkes bebek ve Ceren ile ilgilenmekte, Yusuf’u t tebrik etmektedir. Selma Hanım ise hala bebeğin sağlıklı olduğuna inanamamakta bebeği kucağına almak için can atmaktadır. Nihayet bebeği kucağına alır ve her tarafını şöyle bir inceler. Kendi gözleriyle gördükten sonra bebeğin sağlıklı olduğuna inanır .

Ceren ve bebek taburcu olurlar. Artık Ceren ve Yusuf için yepyeni bir dönem başlamıştır. Sıra bebeğe isim koymaya gelmiştir. Her ikisi de yaşananların arasında bu konuyu hiç konuşmamışlardır. Tek dilekleri bebeklerini sağlıklı bir şekilde kucaklarına almaktı. Selma Hanım, doğrudan söylemese de laf aralarında Yusuf’un babasının isminin koyulmasını istediğini hissettiriyordu. Yusuf ve Ceren oturup konuştular. Sorun yaşamak istemiyorlardı. İsim sonuçta bir boncuktu, Yusuf’un babasının ismini koyamaya karar verdiler. Bebeğin ismi Mehmet olmuştu. Selma Hanım bu haberi alınca çok mutlu oldu.

Yusuf ertesi gün bebeğin nüfus cüzdanını çıkarmak üzere evden çıktı. İçi içine sığmıyordu çok heyecanlıydı. Yolda giderken bir düşündü, bu bebek ona uğur getirecekti. Bu nedenle ona ikinci bir isim koymalıydı. Bu isim de Uğur olmalıydı. Önce, Ceren’le bir konuşsam mı acaba diye düşündü. Sonra, gerek yok dedi kendi kendine, bu bebek onlara uğur getirecekti ve ikinci ismi Uğur olmalıydı. Nüfus Müdürlüğü’ne girdi ve bebeğin ismini Mehmet Uğur olarak yazdırdı. Eve döndüğünde, Ceren’e çıkardığı nüfus cüzdanını uzattı. Ceren eline aldı baktı ve geri verdi. Yusuf “Farketmedin mi ?” diye sordu Ceren’e. Ceren “Neyi ?” diye sordu. Yusuf “İkinci ismi var oğlumuzun” dedi. Ceren şaşırmıştı. Yusuf heyecanlı bir şekilde sebebini anlattı. Hoşuna gitmişti Ceren’in, ayağa kalktı ve sarıldı Yusuf’a.

Mehmet Uğur’u ziyarete gelen o kadar çoktu ki nefes almaya vakitleri kalmıyordu. Her gelenle Selma Hanım da geliyor ve denetimi elden bırakmıyordu. Bu arada Ceren ve Yusuf Selma Hanım’ın bir davranışından çok rahatsızlardı. Selma Hanım Ceren’in hamileliği sırasında yayılan çocuk engelli doğacak söylentilerinden çok rahatsızdı. Bebek engelsiz doğunca bunu her gelene ispat etmek gibi bir görev yüklemişti kendine ! Ziyarete biri geleceğinde bebeği çıplak halde bir battaniye üzerine yatırıyor ve kendine göre gelenlere bebeğin sağlıklı olduğunu gösteriyordu. Misafirler gördükten hemen sonra da bebek hemen giydiriyorlardı. Bu durum hem Ceren hem de Yusuf’un mahcup olmasına neden oluyordu. Birkaç defa ikisi de durumu Selma Hanım’a açmış ve artık yapmamasını söylemişti. Ama Selma Hanım onlara tamam dese de her ziyaretçi gelişinde aynı işi yapmaya devam ediyordu.

Onların Hikayesi – 6

Yusuf çok üzülür. Artık hayatında yeni bir sayfa açılmıştır. Yediklerine ve yaşamına dikkat etmek zorundadır. Çünkü, düşünmesi gereken bir eşi ve doğacak çocuğu vardır. Tüm bu düşüncelerle eve giden Yusuf sonucu Ceren’le paylaşır. Ceren üzülse de Yusuf’a moral verir ve beraberce bütün bunların üstesinden gelebileceklerini anlatır. Selma Hanım da durumdan haberdardır fakat, davranışlarında en ufak bir değişiklik yoktur. Yaptıklarıyla Yusuf ve Ceren’in hayatlarını çekilmez hale getirmeye devam etmektedir. Ceren Yusuf’u çok sevmesine rağmen, bazen dayanamakta ve ailesinin evine dönmeyi aklından geçirmektedir. Bir gün bu düşüncesini annesine açar. Fakat, hiç ummadığı bir tepki alır. Annesi, bu sözü bir daha duymak istemediğini, babasının duyması halinde daha çok kızacağını ve baba evinden bir defa çıktıktan sonra geri dönmesinin artık mümkün olmadığını söylemiştir. Ceren, bu hayatta tek güvencesinin Yusuf olduğunu artık anlamıştır.

Ceren hamileliğinde de raht edememiş, ağır hafif demeden her işi yapmak zorunda kalmıştır. Bu işlere vücudu daha fazla dayanamamış, hastalanmıştır. Ceren hastalıktan korkmamakta ama hamileliği dolayısıyla ilaç almak zorunda kalmaktan korkmaktadır. Yusuf Ceren’i bir doktora götürür. Doktor bir teşhis koyar ve çocuğa zarar vermeyecek ilçaları vererek Ceren’i evine gönderir. Ceren’in içi yine de rahat değildir. Ya çocuk aldığı ilaçlar yüzünden zara görürse, düşüncesini aklından atamamaktadır. Yusuf’un da telkinleri ile ilaçları almaya başlar. Fakat, üç dört gün geçmesine rağmen hastalığında bir düzelme olamamıştır. Her ikisi de endişelidir. İldeki birkaç doktora daha giderek bir teşhis koyulmasını ve tedavi olmasını beklerler. Ama nafile Ceren iyileşmek yerine daha da kötü olmaktadır. Son gittikleri doktor, burada bir teşhis koyulmasının imaknsız olduğunu ve Ankara’ya gitmeleri gerektiğini söyler. Durumun beklediklerinden de kötü olduğunu anlarlar ve hemen Ankara’ya gitmeye karar verirler.

Yalnız bir sorun daha vardır. Ceren artık hamileliğinin son aylarındadır ve yolculuk yapması tehlikelidir. Üstelik hastadır da. Yusuf, arkadaşlarından arabası olan birine rica eder ve onları Ankara’ya götürmelerini ister. Neyse ki bu dünyada hala iyi insanlar vardır. Yusuf’un arkadaşı onları Ankara’ya götürmeyi kabul eder. Ankara’dan yine tanıdıklar vasıtası ile bir doktordan randevu alınır ve yola çıkılır. İkisi de çok düşüncelidir. Yusuf ne eşine ne de çocuğuna zarar gelmesini istememektedir. Ceren’in de kafası karmakarışıktır. Bütün bu zor günlerde bile her ikisi de yalnızdır. Ne Selma Hanım ne de Ceren’in ailesi onlarla Ankara’ya gelmeyi kabul etmiştir. Selma Hanım’ın zaten dünya umurunda değildir. Ceren’in annesi de babasının hastalığı dolayısıyla gelemeyeceğini söylemiştir.

Altı yedi saatlik yol sanki hiç bitmeyecek gibi gelmiştir her ikisine de. Sonunda Ankara’ya varmışlardır. Yalnız, randevu ertesi gündür. Ankara’da yer ayırttıkları Öğretmenevi’ne giderler. Yorulmuşlardır ve dinlenmeye ihtiyaçları vardır. Ceren kafasını yastığa koyar koymasına ama gözüne uyku girmemektedir. Yusuf da Ceren’i etkilememek için gözlerini yummuş uyur gibi yapmaktadır. Zor da olsa sabah olur ve doktora giderler. Doktor kısa bir muayeneden sonra tahlil ve röntgen ister. Öğleden sonra tahil ve röntgen sonuçları çıkmıştır. Doktor tetkik sonuçlarını kısa bir süre inceledikten sonra Ceren’e dönerek hastalığının tedavisi için hastaneye yatması ve kortizon kullanması gerektiğini söyler. Ceren’in dünya başıan yıkılmıştır. “Ama nasıl olur doktor bey ?” cümlesi ağzından çıkıverir. Doktor onu anladığını ama bundan başka çaresinin olmadığını söyler. “Ya çocuk?” diye sorar her ikisi de. Doktor tekrar ilacı kullanmak zorunda olduklarını söyler ve çocuk konusunda bekleyip görmekten başka çarelerinin olmadığını söyler. Ceren için çok daha zor günler başlamıştır. Hem yalnız başına hastanede kalmak zorundadır hem de çocuğuna nasıl bir zarar vereceğini bilmeden kortizon almak zorundadır. Ceren’i 6 hastanın yattığı bir odaya verirler. Ceren psikolojik olarak da çökmüş durumdadır. Her gün gizli saklı hastane köşelerinde ağlamaktadır. Yusuf her gün hastaneye gelerek ona destek olmaya çalışmaktadır. İkisi de perişan durumdadır.

Ceren hastanedeki insanlarla konuştukça morali daha çok bozulmaktadır. İnsanlar Ceren’e tedavide kullandığı kortizonun bebeğini etkilediğini söylemektedirler. Bu durum Ceren’i daha da zor duruma sokmaktadır. Son olarak birkaç doktor da çocuğun engelli doğabileceğinden bahsetmişlerdir. Ceren hergün dua etmekte, çocuğu ve kendisi için Allah’tan yardım istemektedir. Bu arada doğum da yaklaşmıştır.

On günlük bir tedavi sonucunda Ceren iyileşmiş ve hastaneden taburcu olmuştur. Yusuf ve Ceren tedavi olmaktan mutludurlar. Fakat, bebeğin engelli doğup doğmayacağı endişesi ile yaşamaktadırlar. Yaşadıkları ile dönerler. Ceren bir yandan yatıp dinlenmekte bir taraftan da geçmiş olsun ziyaretine gelen insanları ağırlamaktadır. Ceren’in çilesi bitmemiştir.

Soğuk bir kış günü Ceren’in sancısı tutar. Yusuf apar topar Ceren’i hastaneye yetiştirir. Beklenen gün gelmiştir ve artık akıllardaki soru işaretleri cevap bulacaktır.