Nefisle büyük bir kavga,
Ve hırsların esaretinde geçiyor hayat.
Ne mutluluğu bulabiliyor,
Ne de isteklerine ulaşabiliyor insan.
Azla yetinmiyor,
Çokla doymuyor!
Bitmeyen bir koşuşturmacada,
Ömrünü bitiriyor insan!
Ecir Uğur Küçüksille
Nefisle büyük bir kavga,
Ve hırsların esaretinde geçiyor hayat.
Ne mutluluğu bulabiliyor,
Ne de isteklerine ulaşabiliyor insan.
Azla yetinmiyor,
Çokla doymuyor!
Bitmeyen bir koşuşturmacada,
Ömrünü bitiriyor insan!
Ecir Uğur Küçüksille
Geldiğin yeri unutma!
Kum tanesinin şu koca dünyada!
Yürüyecek işler sen olmasan da!
Ve devam edecek dönmeye dünya.
Ecir Uğur Küçüksille
Dün yine sen düştün aklıma,
Kederlendim, taş bastım bağrıma.
Özlem doldurdum kadehlere,
Sensizliği yudumladım bu gece.
Değer miydi? Dedim kendi kendime,
Şimdi hayat karanlık ve virane.
Derin bir ah çekip geçmişe,
Sensizliği yudumladım bu gece.
Daha kaç kadeh yudumlarım bilmem,
Anladım uzun olacak bu gece.
Çok derin izler bırakmışsın bende,
Gözlerim ıslanıyor her kadehte.
Ecir Uğur Küçüksille
Bu memlekette herkes her şeyden anlıyor!
İşi bilene değer verilmiyor.
Bilen bir söz söylese,
Söylediğine pişman ediliyor.
Ecir Uğur Küçüksille
Mektuplar vardı eskiden,
Gönülden yazılmış,
Buram buram özlem kokan cümleler içeren.
Kartlar vardı,
Kimi zaman özenli cümlelerle bayramlar kutlanır,
Kimi zaman sevgiliye aşk dolu sözler yazılırdı.
Şimdi,
Her şey yalan oldu!
Başında gönderilen kişinin isminin bile olmadığı!
Kendi duygularını içermeyen!
Sağdan soldan alınmış hazır mesajlar!
Ya da,
Yazmaya bile zahmet edilmeyen,
Resimli cümleler!
Sahi!
Ne ara bu kadar duygusuz olduk?
Ne ara insanlıktan bu kadar uzaklaştık?
Gerçi hepsi boş bu cümlelerin!
Okuyan herkes önce kafa sallayacak,
Sonra, ne diyor bu adam düşüncesiyle,
Bu çağda bunlar mı kaldı deyip hayıflanacak!
Ecir Uğur Küçüksille
İnsanlar birbirini kıskanıyor,
Kahkahasından!
Duruşundan!
Yaşamından!
Varlığından!
Kısaca içine girmeden, karşıdan!
Onun yerinde olmak istiyorlar.
Oysa her gün akşam oluyor,
Herkes evine dönüyor,
Ve kapısını kapatıyor.
O kapının arkasında neler yaşandığını, kimse bilmiyor!
Ecir Uğur Küçüksille
Küçük bir şehirde,
Küçük bir pazar yeri.
Son demleri pazarın,
Satıcılar kalan mallarını topluyorlar,
Müşteriler son alışverilerini yapmakta.
Yerlerde ezilmiş, düşüp parçalanmış sebze ve meyveler!
Gözlerden uzakta kuytu bir köşede,
Alnında hayatın çileli çizgileri belirmiş,
Masum yüzlü, altmışlı yılların başında,
Kendi halinde bir kadın dikkatimi çekti.
Elindeki yerden bulduğu parçalanmış kavunu,
Yine elleriyle kabuğundan ayırıp yemeye çalışıyordu!
Buz kestim o anda, öyle bakakaldım!
Çok yazı okumuştum, çok duymuştum,
Ama gözlerimle şahit olmak!
Daha çok etkiledi beni.
Aklımdan yüzlerce düşünce geçti o anda,
Kimi diyordu hepimiz sorumluyuz bu durumdan,
Kimi diyordu anlamıyoruz, anlamak istemiyoruz yokluktan,
Kimi de diyordu utanıyorum böyle yaşamaktan.
Bir anda birkaç kadın koşuşturup karpuz alıp koydu önüne,
Bir kadın para verdi eline,
O an için çare olmak istedi derdine.
Güldü o masum yüzüyle,
Ama hiçbiri kalıcı çözüm değildi derdine!
Utancımdan daha da arttı,
Şu koskoca toplum,
Sahip çıkamadı dedim kendi kendime,
Ne muhtaç olanına ne de fakirine!
Ecir Uğur Küçüksille
Önce para mutluluk getirir dediler,
Sonra paranın alabileceği varlıklarla mutluluk vadettiler.
Herkes bunlar uğruna koşup çırpınırken,
Onlar oturup gülerek seyrettiler!
Biliyorlardı ikisinin de onları mutlu etmeyeceğini.
Bu uğurda ömürlerini harcarken,
Ya sağlıklarını kaybedeceklerini,
Ya da ömürlerinin tükeneceğini!
Hiç kimse bir kez olsun durup bakmadı,
Hedefine odaklanmıştı!
İstedi hep daha fazlasını,
Hep ulaşamayacağını!
Derken geçip gitti yıllar,
Değişmedi, uyanmadı insanoğlu,
Bitmek tükenmek bilmeyen isteklerinin kurbanı oldu…
Ecir Uğur Küçüksille
Bir keman olsam,
İşlesem duygularımı ince ince yüreğine.
Bir tambur olsam,
Anlatsam sevgimi tok sesimle.
Bir kanun olsam,
Haykırsam aşkımı tüm dünyaya, ruhları titreten melodimle.
Ve ömrüm seninle sürüp bitse,
Bir müzik gibi dingin ve huzurlu…
Ecir Uğur Küçüksille
Bulduğumuz her boşluğa bina dikelim durmadan,
Hiç yeşil kalmasın çevrede aman!
Yarın doğa öcünü almaya başladığı zaman,
Betonları kemiririz açlıktan.
Dört duvara verdiğimiz milyonlar,
Etmez ne bir ağaç ne de bir avuç toprak.
Kıtlıkta paralarımızı sayarız,
Midemiz sırtımıza yapışık,
Bir avuç pirinç arayarak!
Ecir Uğur Küçüksille