Hep erteleyerek yaşıyoruz hayatımızı. Bir kısmında ailemiz ve çevre bu durumda etkili olurken büyük bir kısmında ise kendimiz etkiliyiz.
Çocuklukla başlıyor ertelemeler hayatımızda! Çocukluk hayatımızın belki de en temel noktası. Öğrenilen hiçbir şeyin ömür boyu unutulmadığı ve yine bir ömür boyunca uygulandığı dönem. Ama bu dönem çocuk daha öğrenmesi için önünde çok uzun bir zaman var diyerek ötelenir aileler ve çevreler tarafından hayatta. Oysa yapılan yanlışlar çocuğun yaşına uygun olarak uyarılarak ve doğru davranış karşısında da ödüllendirilerek öğretilse yaşam boyunca kaybedilmeyecek davranışlar olur hayatta. Bu durum “Ağaç yaşken eğilir” sözünde ne kadar da güzel özetlenmiş aslında.
Sonra gençlik geliyor hayatımızda. Gençlikte de öteliyoruz birçok şeyi. En başta çalışıp hayatımızı şekillendirecek şeyleri öğrenmeyi öteliyoruz. Oysa hayatın temelleri gençlikte atılıyor. Bu yaşta elde edilecek tecrübeler ileride yaşayacağımız hayatın kalitesini ne kadar da çok etkiler. Ama bunlar bilinmesine rağmen gençliğin verdiği rahatlık ve özgürlük hevesi ile hep erteleriz öğrenmeyi ve çalışmayı. Nasıl olsa önümüzde çok uzun bir hayat vardır ve her şey zamanı gelince yaşanacaktır! Çevremizde bugün çok duyduğumuz “Genç yapacak tabi” sözüyle destekler bizi.
Sonra olgunluk geliyor hayatımızda. Bu yaşta da kariyer ve is uğruna ailemizi ve ebeveynlerimizi erteleriz. Birçoğumuz onlar için canlarımızı verebileceğimiz çocuklarımız için hiç vakit ayırmayız. Her akşam aynı bahane vardır dilimizde “Çok yorgunum”. Eşlerimizle çok az şey paylaşırız. Anne ve babamızı ziyaret etmek ve telefonla aramak için hiç vaktimiz olmaz. Bir gün sohbet ortamında bir büyükten duyduğum söz bu durumu çok da iyi özetliyor aslında.”Ben çocuklarımın nasıl büyüdüklerini hiç görmedim.”
Aslında zaman olarak bizlere uzun gelen ama bir su gibi akıp geçen hayatı hep erteleyerek ve sonra da kaybettiklerimize üzülerek geçiriyoruz.
Her anı zamanında doğru yaşanmış ve ertelenmemiş bir hayat dileğiyle……
Ecir Uğur Küçüksille