Ağzımdan son nefesim çıktığında, Gözlerime karanlık dolduğunda, Ruhum bedenimden ayrıldığında, Sakın üzülüp ağlamayın benim için!
İstemem cenazemde ne çiçek ne de çelenk, Vermeyin arkamdan ne yiyecek ne de içecek, Bir fakir doyurun bir çocuk giydirin, Sakın gelmesin aklınıza eller ne diyecek!
Elbet olacak arkamdan iyi kötü konuşan, Bunları dikkate alıp da rahatsız olmayın. Günahım da sevabım da bana ait, Dert anlatmak için kendinizi yormayın!
Önce gülümsedi, Sonra “Belki bir gün dedi!”. Derin derin baktım gözlerine, Sonsuza kadar bekleyeceğim dedim, gerekirse. Söz vermiştim bir kere, Her bahar çaldım kapısını, Sessizce baktım gözlerine, Ve o hep aynı cümleyi söyledi, “Belki bir gün”. Bu sene yine gittim baharda, Bu sefer kapıyı o açmadı! Yıkıldım, başımı öne eğdim ve ayrıldım oradan. O zaman anladım! Söylediği cümlelerle, O imkansızlığı ifade etmek istemişti, Bense ümidi anlamıştım! Ama hayat hep böyle değil miydi? Her cümle herkes için, Aynı anlamı ifade etmiyordu…
Çok yorgunum Matilda, Ben böyle hayal etmemiştim! Çabuk yaş almalıydım, Sorumluluklarım azalacaktı büyüyünce. Kimseye hesap vermek zorunda olmayacaktım! Hepsi oldu şimdi, Bakıyorum da sorumluluklarım artmış, Hesap vermem gereken kişiler çoğalmış! Ve Matilda anlıyorum, Azalmayacak hep artacak bu yorgunluklar, Farklı şekillere bürünüp…
Dağın zirvesinde artık refah! Ulaşmak çok zor, Olan zaten orda, olmayan hayal bile edemiyor! Lafügüzaf dağıtılan bütün ümitler, Arkası bomboş, birer birer yıkılıyor, Rahat ve huzur, yakın gelecekte ufukta görünmüyor.
Ne kadar uğraşsan kazanmak için olmuyor, Boşa kürek çekiyorsun bazı insanlar için. Anlamıyor, bilmiyor değerini! At gözlüğü takıyor, Görmüyor görmek istemiyor, Etrafında olup bitenleri. Gün gelip elbet anlayacak beni, O zaman koşarak gelecek belki, Ama, bende olmayacak artık onun yeri.