Küçük bir şehirde, Küçük bir pazar yeri. Son demleri pazarın, Satıcılar kalan mallarını topluyorlar, Müşteriler son alışverilerini yapmakta. Yerlerde ezilmiş, düşüp parçalanmış sebze ve meyveler! Gözlerden uzakta kuytu bir köşede, Alnında hayatın çileli çizgileri belirmiş, Masum yüzlü, altmışlı yılların başında, Kendi halinde bir kadın dikkatimi çekti. Elindeki yerden bulduğu parçalanmış kavunu, Yine elleriyle kabuğundan ayırıp yemeye çalışıyordu! Buz kestim o anda, öyle bakakaldım! Çok yazı okumuştum, çok duymuştum, Ama gözlerimle şahit olmak! Daha çok etkiledi beni. Aklımdan yüzlerce düşünce geçti o anda, Kimi diyordu hepimiz sorumluyuz bu durumdan, Kimi diyordu anlamıyoruz, anlamak istemiyoruz yokluktan, Kimi de diyordu utanıyorum böyle yaşamaktan. Bir anda birkaç kadın koşuşturup karpuz alıp koydu önüne, Bir kadın para verdi eline, O an için çare olmak istedi derdine. Güldü o masum yüzüyle, Ama hiçbiri kalıcı çözüm değildi derdine! Utancımdan daha da arttı, Şu koskoca toplum, Sahip çıkamadı dedim kendi kendime, Ne muhtaç olanına ne de fakirine!
Önce para mutluluk getirir dediler, Sonra paranın alabileceği varlıklarla mutluluk vadettiler. Herkes bunlar uğruna koşup çırpınırken, Onlar oturup gülerek seyrettiler! Biliyorlardı ikisinin de onları mutlu etmeyeceğini. Bu uğurda ömürlerini harcarken, Ya sağlıklarını kaybedeceklerini, Ya da ömürlerinin tükeneceğini! Hiç kimse bir kez olsun durup bakmadı, Hedefine odaklanmıştı! İstedi hep daha fazlasını, Hep ulaşamayacağını! Derken geçip gitti yıllar, Değişmedi, uyanmadı insanoğlu, Bitmek tükenmek bilmeyen isteklerinin kurbanı oldu…
Bir keman olsam, İşlesem duygularımı ince ince yüreğine. Bir tambur olsam, Anlatsam sevgimi tok sesimle. Bir kanun olsam, Haykırsam aşkımı tüm dünyaya, ruhları titreten melodimle. Ve ömrüm seninle sürüp bitse, Bir müzik gibi dingin ve huzurlu…
Bulduğumuz her boşluğa bina dikelim durmadan, Hiç yeşil kalmasın çevrede aman! Yarın doğa öcünü almaya başladığı zaman, Betonları kemiririz açlıktan.
Dört duvara verdiğimiz milyonlar, Etmez ne bir ağaç ne de bir avuç toprak. Kıtlıkta paralarımızı sayarız, Midemiz sırtımıza yapışık, Bir avuç pirinç arayarak!
Ne çok yancı var toplumda, Sülük gibi yaşıyorlar hayatta! Ne zaman bir başarı olsa, Sahip çıkıyorlar hemen ona!
Bilgileri olmasa bile konudan, İzlerler hep uzaktan uzaktan. İş bitip sunulacağı zaman, En başta yer alırlar utanmadan!
Hayat felsefesi onların yancılık, Bütün duyguları yapmacık! Uyguladıkları tek davranış; Başarı varsa ben yaptım tamam! Başarısızlıkta ben yokum, sorumluluk almam!
İnsanlar insanların elinde, Adeta birer oyuncak! Kullanıp, işleri bitince! Bir köşeye umarsızca fırlatılacak! Bunu herkes görecek, Sessiz kalıp, sus pus olacak! Sonra dillerde slogan, dünya güzel olacak! Hadi canım siz de! Dünyayı bu insanlık mı kurtaracak!
On düşünüp bir kelime etmek gerek bu zamanda, İstedikleri yöne çekiveriyorlar anında, Sen kendini anlatmaya çalışıyorken, Yıpranıyorsun, eziliyorsun toplumda.
Düşene bir de ben vurayım düşüncesi herkesde, Sorup soruşturmak yok ne olmuş diye! Sağdan soldan duyup, Yapıştırırlar damgayı ezbere!
Sonra, haklı çıkmışsın çıkmamışsın, Hiç önemli değil! Bir kere kazınırsın insanların aklına, Silmek hiç kolay değil!