Onların Hikayesi – 1

Küçük bir Anadolu şehrinde başlar bu hikaye. Bu küçük şehirde yaşayan, birbirlerinden hiç haberi olmayan sonra bir ömür geçiren Yusuf, Ceren ve çocuklarının hikayesi.

Yusuf, dört çocuklu bir ailenin ikinci çocuğudur. İnce uzun boylu, ela gözlü, kendi halinde bir çocuktur. Babası esnaf, annesi ev hanımıdır. Babasını küçük yaşta ani bir kalp krizi sonucu kaybetmiştir. Ailenin en büyük erkek çocuğu olarak, hayatın sorumluluklarını erken yaşta almıştır omuzlarına. Bir ablası, bir erkek ve bir kız olmak üzere üç kardeşi vardır. Kız kardeşi de o zamanlar bilinmeyen bir hastalıktan dolayı 10 yaşında hayata gözlerini yummuştur. Yusuf hep çalışmış, hayatını annesine ve kardeşlerine adamıştır. Nihayet çalışmasının karşılığını almış ve ilkokul öğretmeni olarak çalışmaya başlamıştır.

Ceren ise iki çocuklu bir ailenin ikinci çocuğudur. Babası öğretmen, annesi ise ev hanımıdır. Babası, kendisini eğitime adamış bir öğretmendir. Devlet bursuyla yurtdışına gitmiş ve eğitim almıştır. Disiplinli ve kendini geliştirmiş bir öğretmen olduğu için küçük şehirde herkes tarafından tanınmaktadır. Okumayı, yazmayı çok sevmekte ve bunu kendi çocuklarına da aşılamak için elinden geleni yapmaktadır. Babasının işi dolayısı ile Anadolu’nun bir çok şehrinde yaşamışlar ve son olarak yine memleketlerine dönmüşlerdir. Babasının da telkin ve desteği ile Ceren okumuş, o da bir ilkokul öğretmeni olmuştur.

70’li yıllarda okumak ve memur olmak herkesin hayalidir. Ceren, evlilik çağındadır. Babası da küçük şehirde tanınınca kendisine birçok görücü gelmektedir. Şehir küçük insanlar da az olunca bireylerin birbirlerini görmüş olmaları çok da yadırganacak bir durum değildir. Kader bu ya, Yusuf ile Ceren’in yolları da bir gün bu küçük şehir de kesişir. Yusuf Ceren’i çok beğenmiştir. Hemen soruşturmaya başlar kimdir bu kız? Ne iş yapar ?, kimlerdendir ?, kaç yaşındadır ? … Malum eski zamanlar, hemen ulaşır bütün merak ettiklerine. Her şey uygun gibidir Yusuf için. Ama, şimdi Ceren’e ulaşması, ona duygularını anlatması ve duygularının bir karşılığı olup olmadığını öğrenmesi gerekmektedir. Yusuf’un aklına takılan bir başka soru ise yaş farkıdır. Arlarında 8 yaş fark vardır. Acaba bu durum Ceren ve ailesi için bir sorun oluşturacak mıdır? Yusuf’un içi içini yemektedir.

Zaman geçmiş fakat Yusuf Ceren’e ulaşamamıştır. Yusuf bu iş için annesini ve amcasını araya sokmaya, ailesi üzerinden ulaşmaya karar verir. Belki böyle daha kolay olacaktır. Bir gün Ceren’in ailesine haber verilir, annesi ve amcası Ceren’in ailesini ziyarete giderek kızlarına talip olduklarını söylerler. Doğal olarak, Ceren’in babası hemen bir karar veremeyeceklerini kendilerine biraz zaman verilmesini ister. Bu zaman diliminde, Yusuf ve ailesini araştırarak bilgi edinecektir. Yusuf ve ailesi hakkında edinilen bilgiler olumludur. Yusuf’un ailesine haber verilir, Ceren ve Yusuf’un görüşebileceği söylenir. Yusuf sevinçten havalara uçmakta, kalbi heyecandan çok hızlı atmaktadır. Ama, öyle dışarıda bir pastanede görüşme olmayacaktır bu. Küçük bir şehirdir burası, ya gören filan olursa… Beklenen gün gelir, Ceren ve Yusuf kız tarafının evinde ilk görüşme için bir araya gelirler. Ceren biraz tedirgindir. Kimdir bu çocuk ? Önceleri ürkek geçen bir konuşmadan sonra, ikisi de birbirlerini tanımaya çalışır. Zaman su gibi akıp geçmiştir ve gitme zamanı gelmiştir Yusuf için. Yusuf gider ve babası Ceren’i karşısına alıp sorar. Ne düşünüyorsun ? Ceren her zamanki utangaç tavrıyla başını öne eğerek siz bilirsiniz babacım der. Aslında Ceren babasına hiçbir şey söylemeyerek çok şey anlatmaya çalışmıştır.

SEN VE HAYATINDAKİLER

Çevrendeki her insanın hayatına iz bırakacak şekilde hafif de olsa dokunabilmek. Karşılık beklemeden, hissettirmeden ve riyasız…

Ya seni dinlemeden, menfaat uğruna yüzüne kapıyı çarpıp gidenler. Onları kendine dert etmeden, düşünmeden bir kalemde hayatından silmek. Tekrar kapını çaldıklarında hafifçe gülümseyip, çok geç artık demek…

Sana seninle olanlar, seni anlayanlar, senin değerini bilenler yeter. Ya diğerleri dersen zaten hiç yanında değillerdi ki, sadece gücün yanındaydılar…

Ecir Uğur KÜÇÜKSİLLE

GİZLİ SEVGİ

Delice sevmek,
İliklerine kadar hissetmek sevgiyi.
Yerinden çıkacakmış gibi kalbinin çarpması,
Ama, demir parmaklıklar arkasına hapsetmek düşüncelerini.

Hep acabalarla boğuşmak,
İçin için yemek kendini.
Ve bir gün başkasıyla görmek,
Derin sulara gömmek bütün hayallerini.

Ecir Uğur KÜÇÜKSİLLE

SUSTUM

Hep sus, aman konuşma dediler,
Ne olursa olsun alttan al dediler.
Makama, ünvana tamah ettirdiler,
İçimdeki toprağı dağa dönüştürdüler.

O dağ ki her geçen gün eritti beni,
Hayatta sağdan sola savurdu beni.
Gerçekleri geç de olsa gördüm ama,
Ömrümü yedi, hayata küstürdü beni.

Ecir Uğur KÜÇÜKSİLLE

TEK GERÇEK

Her gün dışarı çıkmak için çıktığın kapıdan,
O gün bir tren kalkacak.
Ve bu trenin geri dönüşü olmayacak.
Sessizce bakacaksın sevdiklerinin arkasından,
Bunun bir son olduğunu bilir gibi.
Kimi iyiydi diyecek, kimi kötüydü.
Kimi erkendi diyecek, kimi iyi ki göçtü !
Kimi eli boldu diyecek, kimi ne götürdü ?
Anlayacaksın boşa heba etmişsin bir ömrü,
İşte tek gerçek bu!
Ecir Uğur KÜÇÜKSİLLE

BİLMEM 06.03.1997

Bilmem! Düşünür müsün o güzel günleri ?
Sahilde el ele verip yürüdüğümüz geceleri,
Mehtabı seyrederken erittiğimiz saatleri,
Ben o günleri düşünüp de ağlar oldum sevdiğim.

Ayrıldığımız gün hayatımda bir kabus sanki,
O gün bugündür gönül kapım kilitli.
Ne olur dön, aç, gir de içeri,
Gördüklerim rüya olsun, bu kabustan uyandır beni.

Ecir Uğur KÜÇÜKSİLLE

BİR ÇIĞLIK VE SONRASI

Bir çığlıkla başlar bütün hikaye,
Herkes etrafında olur pervane.
Sanırsın hayat geçecek böyle,
Gerçeklerle yüzleşirsin büyüdükçe.

Büyümek en büyük hayalindir,
Sanırsın büyüyünce hayat keyiflidir.
Oysa bir sorsan büyüklerine,
Senin yerinde olmak için neler neler verir.

Böyle geçecek hep hayat,
Hep bir sonraki adım hayalin olacak.
Ama hiç bir zaman unutma!
Bir sonraki adımda bir önceki adım aranacak.

Ecir Uğur KÜÇÜKSİLLE

YIKIP DA GİTTİN 08.06.1997

Ne çok sevmiştim seni delicesine,
Bir değil bin defa ölürcesine,
Uğruna ömrümü verircesine,
Sen benim hayallerimi yıkıp da gittin.

Ümid ufkum karardı sen gidince,
Hayatım yokluğunda bir bilmece.
Sensizliği yudumluyorken içki kadehlerinde,
İnan acı çığlıklar kopuyor yüreğimde.

Ecir Uğur KÜÇÜKSİLLE

Bir Söz

Söz, namludan çıkan kurşun gibidir. Bir kere ağızdan çıktımı, geri dönüşü olmaz. Gider ve hedefi tam kalbinden vurur. Kurşun da, namludan çıktığında hiçbir zaman hedefinden sapmaz ve görevini yerine getirir. Söz de öyle olmalı ! Bir kere söylendimi, dimdik hep arkasında durulmalı. Zamana, mekana ve duruma göre eğilip bükülmemeli.

Ecir Uğur KÜÇÜKSİLLE

Gelecek Yakında Gelecek :)