Aramızdan ayrıldığın gün dün gibi,
En son bir battaniye içinde gördüm seni,
Hala aklımda unutamam o geceyi,
Üzerinden tam yirmi yedi yıl geçti.
Zamanla alışılır derler gidenlerin yokluğuna,
Ben yokluğuna alışamadım baba.
Hep güler yüzüm unuttu sanırlar ama,
Yalnızken anarım seni göz yaşlarıyla.
Uzun zamandır arayıp sormuyorsun,
Gözlüyorum seni rüyalarımda.
Bir haber ver ne haldesin,
İnan seni çok özledim baba.
Sade ama, senin olan hayat,
Az ama, helal olan para,
Küçük ama, huzurlu bir yuva,
Ve sahip olmak sağlıklı bir vücuda,
Mutlu olmak için,
Ne istenirki başka şu dünyada?
Hayaller kurarım her dersten önce,
Bugün yeni şeyler anlatacağım diye.
Ama zaman gelip derse gidince,
Umutlarım yıkılır, bakarım öylece.
Sınıf isteksiz, derse zorla gelmiş,
Bir bitse de gitsek havasında.
Hazır yazılanı uygulayıp bitirememiş,
Nerden çıktı bu adam der gibi, bakar suratıma.
Amaç öğrenmek değil, sınıfı geçmek,
Yeni olmuş eski olmuş kimin umurunda?
Sen kendi kendine boşuna uğraş Ecir,
Kalacaksın boşa emeklerinle baş başa.
Hiç düşündün mü?
Her gün önünden geçip gittiğin mezarlıkta yatanlar,
Bir zamanlar geçip gidiyorlardı bu yoldan.
Hiç akıllarından geçirmiyorlardı,
Bir gün kendilerinin de buraya geleceğini.
Nasıl olsa çok vardı daha hayatın sonuna,
Çok da yapılacak iş vardı.
Çocuklar büyüyecekti,
Ev alınacaktı,
Araba alınacaktı,
Daha çok kazanmak lazımdı,
Daha çok almak,
Daha çok tüketmek.
Hiç hesap etmediler,
Bütün hazırlıklarının iki metrekare toprak için olduğunu.
Dostluk, hangi saatte olursa olsun,
Her telefon çaldığında gülümseyerek açabilmektir.
Dostluk, cebindeki son parayı, ihtiyacı olduğunda paylaşabilmektir.
Dostluk, her dara düştüğünde, ilk akla gelebilmektir.
Dostluk, sözde değil, gönüllerde bir olabilmektir.